Sürdürülebilir ve süreklilik birbirinden çok ayrı kavramlar olarak görülebilir. Süreklilik bir sistemin varlığını sürdürmesini tanımlarken, sürdürülebilirlik bir sistemin hayatta kalmak için ihtiyacı olan kaynaklara erişip erişemeyeceğini ya da erişebilmek için ne yapması gerektiğini farklı çerçevelerde (doğa, toplum, ekonomi vb.) inceler.
Popüler tanımlar sayesinde, sürdürülebilirlik perspektifi içinde sürekliliğin büyük bir yeri yok gibi gözükebilir ancak dikkat edilmesi gereken nokta sürdürülebilirlik çabasının önemli amaçlarından birinin işletme ömrünü uzatmak olduğudur. Bu açıdan sürekliliği başlı başına incelemek yerine, daha güncel ve paydaşları daha fazla etkileyecek sürdürülebilirlik kavramı üzerinden incelemek faydalı olacaktır.
Sürdürülebilirlik: Aile için, Şirket için & Toplum için
Sürdürülebilirlik, Global Compact’ın tanımıyla, bir şirketin, uzun dönem finansal, çevresel, sosyal ve etik değerleri aktarabilmesidir (UNGC, 2015). Bu çok kapsamlı ve biraz dolaylı tanım, şöyle özetlenebilir; sürdürülebilirlik, bir şirketin kendi varlığını, etkileştiği pazarlar ve toplulukları, finansal, çevresel, sosyal ve etik olarak geliştirerek sürdürmesidir.
Global Compact’ın kurumsal sürdürülebilirliği tanımlamak için kullandığı dört ilke vardır. Bu kriterler küresel ilkeler sözleşmesi başlığı altında insan hakları, çevre, çalışma standartları ve yolsuzlukla mücadele olarak tanımlanabilir (UNGC, 2015). İnsan hakları; iş dünyasının insan haklarına saygılı davranması ve insan hakları ihlallerinin parçası olmaması ilkelerini, çevre ise çevre sorunlarına daha tedbirli yaklaşmayı, çevresel sosyal sorumluluğu arttıracak oluşumlara destek vermek ve yeşil teknolojilerin gelişim ve yaygınlaşmasının desteklenmesi ilkesini içerir. Çalışma standartları çalışanların sendikalaşma ve toplu müzakere özgürlüğünün korunması ve desteklenmesi, zorla ya da zorunlu işçi çalıştırılmasına, çocuk işçi çalıştırılmasına, işe alım ve yerleştirmede ayrımcılığa son verilmesi ilkeleri bulunur. Yolsuzlukla mücadele, iş dünyasının rüşvet ve haraç dâhil her türlü yolsuzlukla savaşması ilkesidir.
Sürdürülebilir kurumsal sosyal sorumluluğun amacı, şirketin sürdürülebilir olması için, içinde bulunduğumuz toplumun ve gezegenin de sürdürülebilir olmasına odaklanır ve işletmelerin yapması gereken faaliyetleri bu düşünce etrafında kurar. Önceki bilgiler ışığında, UNGC ilkeler sözleşmesi ile eşleşen bir perspektifte, sürdürülebilir şirketlerin özelliklerini ilkeli işletme, toplumu güçlendirme, adanmış liderlik, gelişmiş raporlama ve yerel eylemler ile ifade etmektedir. İlkeli işletme insan haklarını, işçi haklarını ve çevreyi koruyan ve yozlaşma karşıtı işletmeleri ifade eder. Toplumu güçlendirme bir diğer önemli aktivitedir, şirketlerin güçlü toplum/ güçlü pazar düşüncesiyle, ekonomik stabiliteyi arttırmak, iş gücünü daha kalifiye hale getirmek ve bireylerin günlük hayatını iyileştirmek adına yaptığı sosyal sorumluluk ve hayırseverlik aktiviteleridir. Adanmış liderlik, hiyerarşik olarak yüksek olan CEO ve benzeri pozisyonların, sürdürülebilirliği kendi sorumlulukları olarak görmesi ve bunun sonucunda strateji, kültür, tedarik zinciri çözüm ortakları gibi şirketin etki alanındaki her şeyin ve herkesin sürdürülebilirliğe teşviki anlamındadır. Gelişmiş raporlama, bir sürdürülebilirlik çabası olarak hem paydaşların rahatça erişebileceği doğru bilgi üretilmesi hem de şirketlerin sürdürülebilirlik ile ilgili attığı adımları, yaptığı değişiklikleri ve bunların etkilerinin ölçümünü raporlamasıdır. Yerel eylemler ise hem bilgi hem tedarik zinciri ağı ile etkileşen farklı coğrafi alanların, yerel ve ulusal ihtiyaçlarının farklı olduğunu öğrenmek ve sürdürülebilirlik amaçlarını, farklılaştırarak ya da yerelleştirerek bu alanlarda uygulamalarıdır.
Fakat bu kadar profesyonelliğin aile şirketlerine nasıl gireceği ayrı bir merak konusudur. Farklı teoriler, aile şirketlerini çalışmak için farklı elementlere sahip akademik çerçeveler geliştirse de, baki kalan fikir, aile ve şirketin iç içe geçmiş iki sistem olmasıdır; bu noktada aile sosyal-duygusal bir kurumken, işletme sosyal-ekonomik bir kurumdur. Bu iki sistemin çatıştığı noktalarda ise aile şirketi performans kaybedip, sürdürülebilirliğini ve sürekliliğini tehlikeye atmaktadır.
Türk toplumunda, yerel aile şirketleri, kuşaklar arası geçişte sorun yaşayacaklarına, global aile şirketlerinden daha fazla inanmakta ve bir kısmı, aile içi anlaşmazlığı doğal olarak nitelemektedir (Birincioğlu & Acuner, 2015). Bunun dışında kardeş çatışmaları, miras kavgaları, aile içi anlaşmazlıklar, kardeş-kuzen anlaşmazlıkları ve aileler arası anlaşmazlıklar sık görülmektedir
Aile şirketlerinin sürekliliği ile ilgili, sadece aile şirketlerini etkileyen sekiz etmen tespit edilmiştir. Bu etmenler kurucu, aile sosyal sermayesi, işletme sosyal sermayesi, aile/ iş değerleri, örgütsel yedekleme, gelecek planlaması, finansal perspektif ve kurumsallaşmadır (Birincioğlu & Acuner, 2015). İlginçtir ki, literatürde aile şirketlerinin sorunları olarak görülen özellikler de bu etmenlerin karşı ayağı olarak görülebilir.
Sürdürülebilirlik, daha geniş kapsamlı ve önemli bir konu olsa da, hem aile şirketlerinin süreklilik ile ilgili yaygın bir sıkıntılarının olması hem de sürekliliğin, sürdürülebilirlik için bir alt yapı koşulu olması nedeniyle, kurumsallaşmayı öncelikle süreklilik açısından incelemek gereklidir.
Aile Şirketleri ve Profesyonel Yöneticiler – İnci Özkul
ISBN: 978-975-286-509-9
© İnci Gülsün Özkul Yönetim ve İnsan Kaynakları Danışmanlığı 2016